Kültür-Sanat · 07/08/2024

Sakındığımız anların öğreticiliği: El Âlem

Uzun süredir yoğun bir çalışma tempomdan kaçabildiğim çok nadir anlar var. Bu zamanlarda aileme, eşime, kendime, çevreme daha fazla zaman ayırmak isterken belki de en güzel kaçamaklarım kitaplar oluyor. ‘Kitaplara uzanmak‘ daha doğrusu öykülere romanlara gitmek, hayatımızın bu sonsuz uzamında en büyük hacmi kaplaması gereken eylemlerden biri olsa gerek. Çünkü ne zaman bunu tatsam, yani öykü okusam sakallının da dediği gibi kendimi buluyorum çünkü de te fabula narratur.

İşte bu anlardan biri. Yakın zamanda tanımaktan şeref duyduğum ve açıkçası bana çok şey öğreten Akın Olgun‘un son kitabı El Âlem‘de, ki bu onun üçüncü öykü kitabı, tüm gerçekler, imkansızlıklar, ayıplar, nefsine yenik düşmeler, acınası haller buna rağmen dimdik ve onurlu duruşlar, yani bize dair her şey var. Kendimi Ken Loach‘un yönettiği o muazzam filmlerindeki sekanslarda buldum.

Punctum: İzler… Hayatımızda bizi delip geçen o acı izler…

Ronald Barthes‘ın Camera Lucida kitabında fotoğraf üzerinden düşünsel yapımızı, sanatsal ve toplumsal olgulara bakışımızı anlatırken, Studium ve Punctum kavramları geçer.

Studium, fotoğraf içerisinde hangi anlamların yer aldığını anlama, anlamlar arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri araştırıp onları kendi bakış açımıza göre değerlendirip fotoğrafı anlamlandırma isteğimizden dolayı hemen hemen her fotoğrafa gösterebileceğimiz ilgiyi anlatır. İnceleme, irdeleme, yorumlama, kafa yorma ve bunların ardından elde edilenler sonucunda fotoğraftaki bir şeye ilgi duymayı, fotoğrafa anlam kazandırma sürecini ifade eder.

Punctum, fotoğrafın içerisinden beklenmedik şekilde çıkan ve aniden kişiselleştirilen anlamdır. Barhes Punctum’dan fotoğrafın içinden çıkıp sizi delip geçen anlam olarak bahseder. Bu anlamı barındıran obje fotoğraftaki herhangi bir şey olabileceği gibi bir fotoğraf içinde bu anlamı izleyiciye veren hiçbir şey de olmayabilir. Punctum tamamen kişisel ve açıklanmasına gerek olmayan bir etkidir.

Akın Olgun’un bu kitabında karşılaşmaktan korktuğumuz veya artık yıldığımız anılarımız, ağır bir yaşanmışlıkla aslında açıklamayamadığımız, konuşamadığımız ve bundan dolayı çok ağır bir yük edindiğimiz acılar var. Tüm karakterlerin bir parçasını hissediyorum içimde Olgun’un El Âlem‘ini okurken. Çok sahici ve netti. Çabucak silmek istediğimiz kaybolan anları tutuyor ve tam zamanında salıyor Olgun. Hayatın çok iyi bir fotoğrafını çekmiş öykülerinde.

Kadınların acılarında ve kahkahalarında dolaşırken, her satırında bir şekilde yaşadığım ve tanık olduğum şeyler vardı. Yani sayfalarda gezinirken çok sinirleniyorum. Karakterlerin yani bizlerin bir şekilde maruz kaldıkları cehennemden kurtuldukları o an ben de huzurla doluyordum. Kitabından içinden beni delip geçen ve unutmak istediğim her şeyle yüzleşip “ama hayat devam ediyor” dedim ve tüm yaşanmışlıklarımda hesaplaştım.

Acı ama kanatmadan

Akın Olgun’un benzer bu öykülerinde ustalığı şu belki: Olgun öykülerinde şiddetin bıraktığı o devasa yükü büyütmeden, şiddetin o en onursuz kabiliyeti olan her çatlaklara sızmasına ve acının yankılanmasına izin vermeden çok iyi yerde, kendi ağırlığında bıraktı. Belki gençliğinde yaşadığı o acılardan en önemli şeyi öğrenmiş Olgun: Dayanışma. Sıradan insanların en büyük en devrimci özelliği olan Dayanışma. Olgun bizleri, acılarımızı ve tüm bu acıların üstesinden gelmemizi kocaman bir sadelikle, yaralarımızı daha da kanatmadan birbirimize derman olacak o hoş tesadüfleri birleştirerek konuşuyor. Bu ancak iyi bir dinleyici olarak sağlanabilirdi sanırım. Böylece o huzurlu sade sıradan hayata yer kalabiliyor.

Cesaret edemediklerimizin esiriyiz

Hayatın iyi ve kötü terazisi yok. Kötülüklerin bir çoğunun yargılanacağı bir mahkemesi de yok. Korkunçluklar terazide çok ağır basacak gürleler, korkunç olmayanlarda ise bir tüy hafifliğinde uçucu ve güzel anlar. İşte tam bunları düşünürken bir anda şu cümle geliyor kitaptan: “Cesaret edemediklerimizin esiriyiz

Kişisel yolculuğuma büyük bir iz bıraktı El Âlem…


Not: Özellikle göçmenlik ve pandemi süreciyle ilgili çok önemli tanıklıkların olduğu bu kitabı nasıl kaçırmışımda bugüne kadar okuyamamışım üzüldüm gerçekten. Ama bir çok konuda ve özellikle son yıllarımızda yaşadıklarımızla tekrar karşılaşmak o dönemden günümüze düşüncelerimi yerli yerine oturtmak ve tarihsel hafızamı düzenlemek açısından çok iyi oldu. O yüzden göçmen krizi ve pandeminin etkileri açısından bile bu kitabı alıp okumanızı öneririm.


Kitabı edinmek için buraya tıklayınız.


E-Bülten’ime abone olmak için ⤵️