Günümüzde yeni iletişim teknolojilerinin hızla gelişmesi sadece sosyal ve siyasal alanları değil, özellikle büyük çalışan kitlelerinin yer aldığı üretim süreçlerinin öngörülemez bir şekilde değişimine sebep oluyor. Bu hızlı ve dinamik değişim, teknolojinin yarattığı olanakların yanı sıra yeni bilişim ve iletişim teknolojilerinin getirdiği zorluklar ve riskler nedeniyle belirsiz bir çalışma ortamı yaratmaktadır. Aynı zamanda bu yeni süreçte ihtiyaç olunan beceriler, yeni gelişmelere uyum sağlayamıyor. Özellikle yeni gelen nesil eski paradigmalar, çerçeveler ve dinamiklerle aldıkları eğitimlerle çalışma hayatına girerken aslında aldıkları eğitimle üretim süreçleri ve bu üretim süreçlerindeki iletişim ve yönetişim faaliyetlerinde bambaşka bir dünyayla karşılaşıyor gibiler. Bunun gelecekte hepimize ciddi bir kriz oluşturacağını düşünenlerdenim. Bu doğrultuda geçenlerde elime ulaşan bir araştırma raporu özellikle bu konuya dikkat çekmektedir.
Yeni Teknoloji Tabanlı Eğitim Modülleri Araştırması
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) tarafından yürütülen “Geleceğin Becerilerinin İzinde Çocuklar ve Gençler için Teknoloji Eğitimi” projesi kapsamında gerçekleştirilen “Yeni Teknoloji Tabanlı Eğitim Modülleri” isimli araştırması yeni dünyanın gereksinimlerini karşılamak için yenilikçi ve yaşam boyu öğrenme yaklaşımlarının gerekliliğini vurguluyor. Toplumun yeni teknolojilere uyum sürecini inceleyen araştırmada, yaşanan değişken durum ve olguların; belirsiz, karmaşık ve muğlak süreçlerinde eğitimciler için dijital beceriler geliştirmesi gerektiği vurgulanırken bu doğrultuda yaşanan zorluklar da incelenmiş.
Sürekli değişen ve dijitalleşen dünyada, eğitim süreçlerinin ve liderlik becerilerinin güncellenmesi ve geliştirilmesi gerekliliği üzerine odaklanan çalışma, eğitimde dijital dönüşüm ve sürekli mesleki gelişime mercek tutarken, yeni teknoloji tabanlı eğitim modüllerinin geliştirilmesi ve uygulanmasının kritik bir gereklilik olduğu belirtiliyor.
Dr. Sezin Eşfer ve Dr. Berkan Çelik tarafından hazırlanan araştırma raporunda; literatür taramasının yanı sıra en iyi uygulamaların belirlenmesi için eğitim teknolojisi firmaları ile yerel ve uluslararası okullardaki eğitim teknolojisi direktörleri ve uzmanları, öğretmenleri olmak üzere toplamda 108 kişi ile anket yapılmış. Araştırma: insanlarla makineler arasındaki çizgilerin bulanıklaştığı ve teknolojinin iş süreçleriyle bütünleştiği Endüstri 5.0’da liderlerin teknolojinin ve insan zekâsının potansiyelinden yararlanmak için sürekli öğrenmesi ve uyum sağlaması gerekliliğine dikkat çekiyor.
Literatür Taramasında Keşfettiklerim
Araştırmanın giriş bölümü geniş bir literatür taramasından oluşuyor ve bu teknoloji okuryazarlığı ve dijitalleşme süreçlerinin nasıl çerçevelendiğini anlamak açısından çok verimli olmuş. Özellikle dijital okuryazarlık ve medya okuryazarlığı konusunda çalışmalar yürüten ve çeşitli hedef gruplara eğitimler veren bir kişi olarak bu raporun bundan sonra çalışmalarıma oldukça faydalı olacağını söyleyebilirim. Özellikle de bu araştırmanın bulgularını STK ve eğitim çalışmalarıma entegre etmek konusunda da ufak da olsa adımlar atmaya başladım. Rapor bu açından STK temsilcileri, çocuklu aileler ve okul personelleri, eğitimciler ve araştırmacılar, üniversite öğrencileri ve öğretmenleri için mutlaka okunması ve özümsenmesi gereken bir çalışmadır. Ama benim açımdan en önemlisi, eğitim politikalarında bağlayıcı kararlar alan siyasetçilerin raporu mutlaka incelemeleri ve dikkate almalarıdır. Çünkü dünya değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, öğrenme yöntemlerinde ilerici, yenilikçi hamleler yapan toplumların geleceğinin daha parlak olacağı çok önemli bir tarihi aşamadayız.
Litaretür taramasına dönersek dikkatimi çeken en önemli başlık “Beceri Açığı Olgusu”ydu. Çeşitli sektörlerdeki çalışanları sahip olduğu beceriler ile sektör oyuncularının gerekli gördüğü beceriler arasındaki boşlukların gittikçe arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu boşluklar daraltılamazsa çalışanların verimliliği düşüyor, kurumsal performanslar geriye çekiliyor, dijital dönüşümlerden gelecek faydalardan tam olarak faydalanamıyor ve insanlar yeteneklerini yeterince çalışma süreçlerine aktaramıyorlar. Bu yüzden tüm bu süreçlerde verimliliği artıracak yeni koşullara göre yeni eğitim modelleri önemli bir yer tutuyor.
Araştırmaya göre; ortalama olarak, şirketlerin yaklaşık %40’ının çalışanlarının altı aydan daha kısa bir sürede yeniden eğitilmesi gerekeceği tahmin ediliyor. Burada kritik bir tespite rastladım. Kültürel ve mali sermayeyi elinde bulunduran işverenlerin, raporda ‘iş liderleri’ olarak tanımlananların, %94’ü çalışanların işyerinde yeni beceriler kazanmasını bekliyor. Bu ciddi bir beklenti. Aslında bu bile iş liderlerinin, çalışanların yeni teknolojilerle ilişkisi konusunda daha donanımlı olmalarını sağlamak için kafa yordukları veya yormaları gerektiğini göstermektedir.
Bu yüzden, klişe olacak ama bunu söyleyeceğim; Eğitim şart. Öğrencilerin sektörel anlamda daha yetkin olmaları için farklı beceri alanlarında yetenek geliştirmeleri, gelecek açısından önemli bir konu. Raporda bu beceriler, teknik ve kişisel beceriler olarak sınıflandırılıyor. Teknik nitelik ve becerileri; BT (Bilişim Teknolojileri) bilgisi ve becerisi, veri ve bilgi işleme ve analitiği, istatistik bilgisi, organizasyonel ve süreç anlayışı, insan – makine / insan – robot gibi modern arayüzlerle etkileşim becerisi olarak tanımlarken; kişisel nitelikler ve beceriler ise zaman yönetimi, uyum sağlama ve değişime açıklık, ekip çalışma becerileri, sosyal beceriler, iletişim becerileri, yeni teknolojilere güven ve sürekli iyileşme düşüncesi olarak belirtilmiş.
Ayrıca dikkat çekilen bir diğer konu, iş dünyasının giderek daha kırılgan, endişeli, doğrusal olmayan ve anlaşılmaz olduğu tespiti var. Esneklik ve Dayanıklılık, Stresle Başa Çıkma Becerisi, Doğrusal Olmayan Düşünme, Belirsizliğe Tolerans, Sürekli Öğrenme, Yaratıcılık ve İnovasyon araştırmaya göregeliştirilmesi gereken beceriler olarak karşımıza çıkıyor. Araştırma raporu, bu doğrultuda eğitim kurumları ve işverenlerin bu becerileri geliştirmek için çalışanlarına destek olması gerektiğini belirtmektedir.
Meslekler Değişiyor
Raporda en çok ilgimi çeken kısımlardan biri, geleceğin meslekleri ve bu mesleklerdeki yetkinliklerimizin değişiyor oluşunu ortaya koyan bölümdü. Burada mesleki kariyer olgusundaki değişimin ve dönüşümün ne boyutlara geldiğini görebiliyoruz. Belirli bir mesleğe yönelik aldığımız eğitimin, o mesleğe başladığımızda artık yetersiz ve eksik kalması, geçmişte pek de karşılaşmadığımız bir durumdur. Ancak artık yeni teknolojiler ve üretim pratikleri o kadar hızlı gelişiyor ve değişiyor ki günümüzde insanlar, kariyerleri boyunca gerekli beceri ve bilgi setine yetişemez hale geliyor.
Rapordan aldığım ilginç bir istatistik ise Dünya Ekonomi Forumu’nun (WEF) Stratejik İstihbarat Raporu’na göre 2025 yılına kadar 80 milyonun üzerinde iş kaybı yaşanacağı tahmin edilirken, 100 milyonun üzerinde iş ortaya çıkmış olabilir (Dünya Ekonomi Forumu, 2022).
İşte bu durum yani teknolojik değişimin hızlı temposu, eğitim de dâhil olmak üzere birçok sektörde beceri açığı yaratıyor. Dünya Ekonomi Forumu (2022) raporuna göre bugün ilkokula başlayan çocukların %65’i henüz var olmayan işlerde çalışmak durumunda kalacaklar. Bu tahmin, eğitimcilerin öğrencileri geleceğin işlerine hazırlamak için gereken dijital becerileri geliştirmeleri gerektiğini vurgulamaktadır.
Tablo 1. Artan ve azalan iş talebine sahip ilk 20 meslek (Dünya Ekonomik Forumu, 2020, s. 30)
# | Artan İş Talebi | Azalan İş Talebi |
1. | Veri Analistleri ve Bilimcileri | Veri Girişi İşleri |
2. | Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi Uzmanları | İdari ve Yürütme Sekreterleri |
3. | Büyük Veri Uzmanları | Muhasebe, Defter Tutma ve Bordro İşleri |
4. | Dijital Pazarlama ve Strateji Uzmanları | Muhasebeciler ve Denetçiler |
5. | İşlem Otomasyon Uzmanları | Montaj ve Fabrika İşçileri |
6. | İş Geliştirme Profesyonelleri | İş Hizmetleri ve İdari Yöneticiler |
7. | Dijital Dönüşüm Uzmanları | Müşteri Bilgi ve Müşteri Hizmetleri İşçileri |
8. | Bilgi Güvenliği Analistleri | Genel ve Operasyon Yöneticileri |
9. | Yazılım ve Uygulama Geliştiriciler | Mekanikçiler ve Makine Tamircileri |
10. | Nesnelerin İnterneti Uzmanları | Kayıt Tutma ve Stok Tutma İşçileri |
11. | Proje Yöneticileri | Finansal Analistler |
12. | İş Hizmetleri ve İdari Yöneticiler | Posta Servisi İşçileri |
13. | Veritabanı ve Ağ Uzmanları | Toptan ve Üretim Satış Temsilcileri |
14. | Robot Mühendisleri | İlişki Yöneticileri |
15. | Stratejik Danışmanlar | Banka Gişe Görevlileri ve İlgili İşçiler |
16. | Yönetim ve Organizasyon Analistleri | Kapıdan Kapıya Satış ve Sokak Satıcıları |
17. | Finansal Teknoloji Mühendisleri | Elektronik ve Telekomünikasyon Kurulum ve Onarım Uzmanları |
18. | Mekanikçiler ve Makine Tamircileri | İnsan Kaynakları Uzmanları |
19. | Kurumsal Gelişim Uzmanları | Eğitim ve Gelişim Uzmanları |
20. | Risk Yönetimi Uzmanları | İnşaat İşçileri |
Tüm bunlar, eğitim süreçlerimizin eskidiğini ve yeni teknolojilerin yarattığı üretim ve iletişim süreçlerine yetişemediğini tekrar gösteriyor. Raporun “İnformal Öğrenme İhtiyacı” bölümü, resmi eğitim sistemlerinin hızla değişen iş dünyasının ihtiyaçlarına her zaman yeterli yanıt veremediğini ve bu nedenle gayri resmi (informal) öğrenmenin önemini vurguluyor. Özellikle meslek sahiplerinin örgün eğitimle karşılanamayan öğrenme ihtiyaçlarını gidermek için informal öğrenmenin önemi üzerinde duruyor. Ayrıca, şirketlerin çalışanlarına informal öğrenme fırsatları sağlamasının, onların becerilerini geliştirme ve iş dünyasında daha etkin olma kapasitelerini artırabileceği vurgulanıyor.
Eğitimin Önemi
Sanayi devrimlerinin yüzyıllar boyunca şekillendiği bir dünyadan, günümüzdeki hızlı değişimlerin hâkim olduğu bir çağa geldik. Teknoloji ve inovasyonun inanılmaz hızla ilerlemesi, ardı ardına devrimlerin yaşanmasına zemin hazırlıyor. Bu dijital devrimler, hayatımızın neredeyse her alanına nüfuz ediyor ve -yalnızca mühendislik ve doğa bilimlerini değil, sosyal bilimler ve eğitim alanlarını da derinden etkiliyor. Yapay zekâ, robot bilimi ve bulut bilişim gibi gelişen teknolojiler, öğretim yöntemleri ve iletişim dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Bu hızlı dijital dönüşümle birlikte, genç neslin teknolojiyi sadece tüketici olarak değil, bilgi üreticisi olarak da ustaca kullanabilmesi zorunluluk haline geldi.
Araştırmada dile getirilen OECD’nin karşılaştırmalı raporlarına göre dijital okuryazarlık, OECD ülkelerinde öğrencilerin akademik performansını olumlu yönde etkileyen temel bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Dijital medya okuryazarlığı, yalnızca teknik becerileri değil aynı zamanda medya mesajlarını eleştirel bir şekilde analiz etme ve değerlendirme yeteneğini de içermektedir. Bu yetkinlik, dijital medyayı etkili bir şekilde kullanabilmeyi ve demokratik vatandaşlık değerlerini öğrenme süreçlerini şekillendirmeyi mümkün kılmaktadır. Dijital medya okuryazarlığı, toplumsal katılım kapasitesini artırmak ve demokratik vatandaşlığı teşvik etmek için vazgeçilmez bir unsurdur.
Dijital okuryazarlık, sadece teknolojiyi kullanma becerisiyle sınırlı kalmayıp bilişsel, davranışsal ve sosyolojik boyutları da içermektedir. Zamanla gelişen bu kavram, salt teknoloji kullanımının ötesine geçerek dijital çağda okuryazarlığın daha geniş bir perspektifle ele alınmasını gerektirmektedir. Bilgiye dayalı bir toplumun ortaya çıkışıyla birlikte, yaşam boyu öğrenmenin temel bir parçası haline gelen dijital okuryazarlık, verimli arama yapma, bilgiyi eleştirme ve bilgi kaynaklarındaki önyargıları tanıma becerilerini de kapsamaktadır.
Son dönemde yapay zekâ okuryazarlığı da dijital okuryazarlığın önemli bir bileşeni haline gelmiştir. Yapay zekâ, insanın duyusal ve bilişsel süreçlerini taklit eden teknolojiler olarak günlük hayatımıza girmiştir. Dijital vatandaşların, yapay zekâ tabanlı araçları ve uygulamaları bilinçli bir şekilde kullanabilmesi, yapay zeka okuryazarlığı sayesinde mümkün hale geliyor. Bu okuryazarlık, bireylerin yapay zekâ tarafından üretilen bilgileri eleştirel bir şekilde değerlendirmesine, yapay zeka teknolojilerinin etik sonuçlarını anlamasına ve bu teknolojilerin kullanımına ilişkin bilinçli kararlar almasına olanak tanımaktadır.
Günümüzde dijital dünyada ayakta kalmak ve dijital dönüşümden en iyi şekilde yararlanabilmek için dijital okuryazarlık vazgeçilmez bir yetkinliktir. Yapay zekâ okuryazarlığı ile donatılmış bireyler, bilgiye dayalı toplumun aktif birer üyesi olarak sorumlu ve bilinçli dijital medya tüketicileri olabilirler.
Bu teknolojik gelişmelerin ve araçların olduğu dünyada, geçmiş eğitim modelleri ile donatılmış çocuklar ve gençler, kuşkusuz günümüz koşullarına ayak uydurmakta zorlanacak ve kariyer süreçlerinde zorluk yaşayacaklar. Hâlihazırda çalışan kitleler ise kendilerini sürekli yenileyecek bir ortam bulamazlarsa sektörlerinin gerekliliklerinden geride kalıp istihdam sorunları yaşacaklar.
Rapor bu konuları tekrar düşünmeme vesile oldu.
Raporun Odaklarından: STEAM Eğitimi
Araştırmanın anket uygulamasında, eğitim teknolojisi firmaları ile yerel ve uluslararası okullardaki eğitim teknolojisi direktörleri, uzmanları ve öğretmenlerinden oluşan toplam 108 kişi ile anket yapıldığından bahsetmiştim. Anketin amacı, eğitim uzmanlarının Yaşam Boyu Öğrenme, STEAM’e Yönelik Tutum ve STEAM Aktiviteleri ile eğitim ihtiyaçlarına dair düşünce ve önerilerini edinmektir. Anket bulguları rapora eklenmiştir. Anketin bulgularına geçmeden önce STEAM eğitimini kısaca özetlersek, öğrencilerin eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmek amacıyla Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Sanat ve Matematik (Science, Technology, Engineering, Arts, Mathematics) alanlarını birleştiren disiplinler arası bir eğitim yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, öğrencilere 21. yüzyılın iş gücü gereksinimlerini karşılamaları için gerekli olan bilgi ve becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. STEAM eğitimi, öğrencilere bu alanlar arasında bağlantılar kurmayı ve öğrendiklerini gerçek dünya problemlerine uygulamayı öğretmesi açısından önemli bir uygulamadır. Böylece farklı alanları içerecek bir eğitim, öğrencilerin daha geniş bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Bu, onların farklı disiplinler arasında bağlantılar kurmalarını sağlamaktadır. Bu yeni iletişim, yönetişim ve bilişim teknolojileriyle donatılması gereken çalışanlar için olmazsa olmaz görünmektedir.
Bu eğitim modeliyle öğrenciler, kalıpların dışında düşünmeye teşvik edilip benzersiz çözümler ve yenilikçi fikirler üretmeleri sağlanır. Aynı zamanda, sorunları analiz etme, çözümler belirleme ve bu çözümlerin etkililiğini değerlendirme becerileri de geliştirilir. Bu informal, uygulamalı ve deneyimsel öğrenme yöntemleriyle öğrencilerin derslere olan ilgilerinin artacağı öngörülüyor.
Eğitim Teknolojisi Direktörleri, Uzmanları, Öğretmenleri Ne Diyor?
Ankete katılan eğitim teknolojisi firmalarında tanınmış yerel ve uluslararası okullarda çalışan uzmanların, yeni teknoloji tabanlı eğitim modüllerine ve yaşam boyu öğrenmeye yatkın oldukları ayrıca yeni şeyler öğrenmekten keyif aldıkları görülmektedir. Araştırmanın bulgularına göre katılımcıların ezici çoğunluğu fikir alışverişlerine ve tartışmalara ilgi duymakta ve tartışmalara katkıda bulunmaktadır. Bu bulgulara dayanarak, anket katılımcılarının çoğunlukla eğitimci, eğitim uzmanı, gönüllü eğitimci olarak kendilerini tanımladıkları ve yeni nesil, informal ve yaşam boyu öğrenme pratiklerine yatkın oldukları ayrıca yeni teknoloji tabanlı eğitimleri kurumlarına hızlıca adapte edebilecekleri sonucuna varılmaktadır. Anket katılımcıların %90’a yakını, yeni öğrendiklerini başkalarıyla paylaşma eğilimindedir ve %85’i ise problemleri derinlemesine analiz etmeyi sevmektedir. Neredeyse katılımcıların tamamı, yeni bir şeyler öğrenmekten hoşlanmaktadır.
Raporda anket katılımcılarının STEAM ile ilgili aktivitelere katılma ve gönüllü olma konusunda istekli oldukları görülmektedir. Raporu daha detaylı incelendiğimde, katılımcıların yarısından azının kurumlarının STEAM dersleri sunduğunu belirttiği ortaya çıkmaktadır. Bu da eğitim kurumlarında STEAM odaklı programların sınırlı seviyede mevcut olduğunu göstermektedir. Yani eğitim direktörleri, ağırlıklı olarak yeni teknoloji ve fikirlerle donatılmış eğitim modelleri ve metotlarına aşina ve bunları uygulamak konusunda istekliler. Ancak, bütçe sınırlamaları veya gerekli malzemelerin eksikliği gibi nedenlerle zorluk çekilebileceklerini düşünmektedirler. Katılımcılar, STEAM eğitimleri ile eleştirel düşünme, problem çözme, iş birliği, iletişim, yaratıcılık ve yenilikçilik gibi becerilerin geliştirilebileceğini belirtmektedirler. Tüm bu gözlemler, eğitimcilerin çocuklar ve gençleri topluma ve iş yaşamına daha iyi hazırlamak için kafa yordukları ve arayış içinde oldukları göstermektedir.
Geleceğin Öğrenme Ortamlarını, Platformlarını Yaratabiliriz
Raporun ‘Öneriler’ kısmı şöyle başlıyor.
“Teknolojiyi benimseyerek, dijital okuryazarlığı teşvik ederek ve eğitimcilerin çok yönlü becerilerini geliştirerek, öğrencilerin dijital çağda başarılı olmalarını sağlayan canlı ve geleceğe yönelik bir öğrenme ortamı yaratabiliriz.”
Gerçekten de, bu dönüşüme uyum sağlayarak öğrencilerin, gençlerin dijital dünyada başarılı olmaları için çok yönlü beceriler geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Raporu tamamladığımda öneriler kısmından kendime şu notları çıkardım:
* ‘Sağlık iletişimi’, ‘dijital medya okuryazarlığı’, ‘yapay zekâ okuryazarlığı’, ‘kariyer planlama’ gibi dersler, öğrencilerin dijital çağa hazırlanmalarını sağlayan önemli alanlar.
* ‘Liderlik ve yönetim’, ‘işletme’, ‘bilgi teknolojileri’ gibi mesleki derslerin yanı sıra ‘sağlıklı yaşam’, ‘finansal okuryazarlık’ ve ‘yaratıcı yetenekler’ gibi kişisel gelişim konuları da eğitimin önemli bileşenleri olarak kodlamamız gerekiyor.
* Kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimi sunmak, etkileşimli içerikler sağlamak ve geri bildirim mekanizmaları oluşturmak, online derslerde başarıyı artırmak için kritik stratejiler gibi duruyor. Gelecekte adaptif öğrenme algoritmaları ve sürekli güncellenen platformlar, öğrencilerin ilgisini canlı tutacak ve eğitim programlarımızı böyle düzenlememiz, güncellememiz gerekiyor.
* Yapay zekâ destekli platformlarları, her öğrenciye özgü bireyselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunabilir. Geniş dil modellerini her öğrencinin algılayışını, dikkatini ve öğrenim verimliliğini en arttırabiliriz. Bu da eğitimcilerin yapay zekâ, makine öğrenimi ve geniş dil modelleri konusunda kendisini daha da geliştirmesi gerektiğini gösteriyor.
TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) bünyesinde ‘Yeni Teknoloji Tabanlı Eğitim Modülleri’ isimli araştırmadan farklı sektörlerde çalışan birçok eğitimcinin edineceği çeşitli öngörüler olduğunu düşünüyorum. Araştırma bulgularının da bize gösterdiği üzere dijitalleşen dünyada başarılı olmak için dijital okuryazarlık ve yapay zekâ okuryazarlığı gibi becerilerin geliştirilmesi zorunlu. Eğitimde bu yeni ufuklara yönelmek, öğrencilerin gelecekteki başarılarını garanti altına almak için elzem görülüyor.
NOT: Raporun tamamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.