Bilgi Düzensizliği · 07/06/2021

Dezenformasyon nedir? Sosyal medya, savaş meydanı oldu

Son günlerde haberlerde sık sık rastladığımız “dezenformasyon” sözcüğü ne anlama geliyor? Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde sadece iki kelimelik “bilgi çarpıtma” tanımı veriliyor. İngilizce sözlüklerdeki tanımı biraz daha kapsamlı olsa bile, yine de yeterli değil. Çünkü dezenformasyon, bundan çok daha fazlası. Sosyal medyadaki güncel örnekleri herkese açık dijital araçlarla analiz edip “Dezenformasyon nedir” sorusunu yanıtlamaya çalıştım.

Kamuoyunda tartışılan konuları sağlıklı bir şekilde ele almak, özellikle son 15 yılda medyamızda kara propaganda girişimlerinin artmasıyla çok zorlaştı. Yaşananların farklı bakış açılarıyla değerlendirildiği haber ve makaleleri geleneksel medyamızda bulmakta güçlük çekiyoruz.

2020 Reuters Enstitüsü Dijital Haber Raporu’na göre okurlar haber kaynağı olarak çevrim içi yayınları tercih etme eğiliminde. Bilgi edinmek ve habere ulaşmak için alternatif olarak gördükleri çeşitli mecralara yöneliyorlar. Bunlardan belki de en popüleri sosyal ağlar. Fakat sosyal ağlar üzerinden yanlış bilgi yayılımı oranı da maalesef çok yüksek. Yalan haber, yanlış bilgi ve dezenformasyon, “bilgi çağı” olarak adlandırılan günümüzde en önemli sorunlardan biri.

Yanlış bilgi sorunu, hem medya okuryazarlığı eksikliği ile, hem de dijital pazarlama ve reklamcılık modellerinin gazetecilik endüstrisinde yarattığı tahribat ile bağlantılı. Madalyonun diğer yüzünde, bilinçli ve kasıtlı olarak toplumsal tartışma süreçlerini baltalayan bazı kişi ve grupların kirli bir savaş yöntemi olan dezenformasyonu kullanması var.

Ne yazık ki ülkemizde olgu ve durumların kitleleri yönlendirmek amacıyla kasıtlı bir şekilde çarpıtılarak oluşturulduğu bilgi ve haberler, yıllardır özellikle sosyal medya üzerinden dolaşıma sokuluyor. Bu süreç kamuoyunda haberlerin de sağlıklı tartışılmasını, nihayetinde demokratik toplum süreçlerini baltalıyor.

Dezenformasyon tanımı ve türleri

Dezenformasyon nedir” sorusunun yanıtını aradığımızda, ilk olarak TDK’nin sözlüğünde “bilgi çarpıtma” tanımını görüyoruz. Hâlbuki mesele bu kadar basit değil. First Draft News’e göre bilgi çarpıtma, yanlış bilginin en yaygın yedi türünden biri.

Kaynak: Teyit, https://teyit.org/sozluk-yanlis-bilginin-en-yaygin-7-turu/

Merriam-Webster İngilizce sözlüğü, dezenformasyonu “kamuoyunu etkilemek veya gerçeği gizlemek için kasten yanlış bilgi yaymak” olarak tanımlarken bu işlemin “genellikle el altından yapıldığını, örneğin söylentilerin bu amaçla yayıldığını” da belirtiyor.

Bu tanımdan hareketle dezenformasyonun, yanlış bilginin birçok türünden güç aldığı söylenebilir. Bu bağlamda dezenformasyon, dijital teknolojilerle donanmış çeşitli grupların, belirli bir hedefe veya hedeflere odaklandığı sistematik saldırının bir silahı hâline geliyor.

Günümüzde birçok ülkede kamuoyunu manipüle ederek taraftar toplamak, siyasetin olağan bir aracına dönüşmüş durumda. Kimileri buna “algı savaşları” da diyor. Popülist siyasetçiler hızlıca taraftar toplayabilmek için “ötekiler” yaratıyor ve kitlesini birleştirmek için bu ötekileri şeytanlaştırıyor. Son yıllardaki seçim kampanyaları veya sıcak gündemler üzerinden bunu düşünebiliriz.

Kutuplaşma ve belirsizlikler, dezenformasyon riskini artırıyor

Derinleşen şiddet sarmalı ve pandeminin yarattığı belirsizlikler okuyucuyu kırılganlaştırıyor, birçok çarpıtma ve komplo teorisiyle beraber dezenformasyona daha da açık hâle getiriyor. Dezenformasyon konusunda uzman akademisyenlerden Akın Ünver, EDAM için hazırladığı “Türkiye’de Doğruluk Kontrolü ve Doğrulama Kuruluşları” raporunda Türkiye’yi “derin şekilde kutuplaşmış, bilgi/enformasyon akışının sınırlandırıldığı ve sansüre eğilimli OECD ülkelerinden biri” olarak tanımlıyor.

Twitter, manipülasyonu engelleme politikalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile bağlantılı 7 bin 340 adet hesabı kapattığını geçen ay duyurmuş, Stanford İnternet Gözlemevi de bu kapatılan hesaplarla ilgili bir araştırma raporu sunmuştu.

Dezenformasyonla kamuoyu yaratmak

Dezenformasyonu Türkiye’deki güncel bir örnek üzerinden ele alalım.

Adalet ve hukuk dünyamızda yaşanan sorunlar, bugünlerde avukatların meslek örgütü olan barolar üzerinden kamuoyunda daha görünür hâle gelmiş durumda. Diyanet İşleri başkanı Ali Erbaş’ın kurumu adına söz alarak LGBT bireylere yönelik açıklamaları ve sonrasında Ankara Barosu’nun bu açıklamalara itirazı bir tartışma başlamıştı. Ankara Barosu’na diğer barolar da destek verince hükûmet kanadından “çoklu baro” sesleri yükselmiş, baroları şehirlerdeki avukat sayısına göre “çoklaştıracak,” neredeyse herkesin kendi barosunu kurabileceği bir sistem açıktan dillendirilmişti.

Hükûmetin baroların yapısını değiştirecek yasal düzenlemeye tepki olarak bulundukları illerden ‘savunma yürüyüşü’ne geçen baro başkanları ve onlara eşlik eden avukatların sesi, hem medyada hem de Twitter’da #SavunmaYürüyor ve #SavunmaDireniyor etiketleriyle gündem olmuştu. Bunun ardından kuşkusuz bir misilleme olarak düşündüğüm, Twitter üzerinde demokratik tartışma sınırlarını aşan ve çarpıtmalarla yüklü bir dezenformasyon çalışmasına şahit oldum.

#CHP’ninBarosu örneği

Hükûmete yakınlığıyla bilinen grupların dezenformasyon ağları, iktidarın söylemlerine ya da politikalarına yönelik ciddi bir muhalefet oluştuğunda hızlı bir şekilde muhalif kişi ve kurumlara yönelik kara propagandaya girişiyor. Avukatların itirazlarından sonra da sosyal medyada çeşitli sistemli saldırıların başlayacağını öngörüyordum. Bu sırada #CHP’ninBarosu ‘hashtag’i tam da bu amaçla açıldı. Bu etiketle atılan tweetlerde baroların faaliyetleri şeytanlaştırıldı, barolar itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. “CHP’nin arka kapısı olmak,” “PKK ile birlikte hareket etmek,” “dini grupların kutsal değerlerine hakaret etmek” gibi asılsız iddialarla suçlandı barolar.

25 Haziran 13.30 sıralarında birçok hesaptan aynı anda sistemli olarak #CHPninBarosu etiketiyle atılan tweetler bağlamsal olarak aynı temele yaslanmış bir şekilde, metin ve görsel olarak birbirinin aynısı ya da benzeri olmasından dolayı tipik bir dezenformasyon çalışması olduğu izlenimi yaratmıştı. Ben de böyle düşündüm ve takibe başladım.

Indiana Üniversitesi Sosyal Medya Gözlemevi’nin (OSOME) geliştirdiği ücretsiz ve erişilebilir araçlar ile #CHPninBarosu etiketiyle atılan tweetlerin RT’liyenlerle olan bağlarının görselleştirilmesini sağladım. Alttaki tweette yer alan videoda da görüldüğü üzere dezenformasyonu başlatan “@medyaadami” adlı anonim bir hesap. Sonrasında bu hesap RT edilerek ve yine aynı etiket kullanılarak tweetler atılmaya devam edilmiş.

Hoaxy ile oluşturduğum videoda da gösterdiğim gibi @medyaadami üzerinden başlatılan dezenformasyon, çeşitli hesaplarla devam ettirildi. Öncelikle mavi ile çizdiğim alana bir bakalım:

Bu alanda, kampanyaya ortak büyük oyuncular, yani çok takipçili hesaplar devreye giriyor ve kara propagandaya dahil oluyor. @medyaadami’nın başlattığı kampanyanın en yüksek ses çıkaran etkiye sahip devamcıları @medyaadamiSD, @Sarikli_Voyvoda, @KacSaatOlduTR ve diğerleri…

İlk videoda sol üst köşede kalan diğer grubun da başını @THEMARGlNALE hesabı çekiyor ve onun paylaşımları etrafında onlarca hesap bir anda hareketlenmeye başlıyor.

Aşağıdaki videoda görüldüğü gibi, 15.26 – 15.53 arası #CHPninBarosu etiketiyle yapılan dezenformasyon çalışmasının en yüksek etkili oyuncuları @THEMARGlNALE ve @medyaadami hesapları aynı etiketle tweet atmaya devam ediyor. Yeni oyuncular da devreye giriyor.

Bir diğer örnek: ‘EkoFelaket’

İki hafta önce Şile’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “basınç düşüklüğünden kaynaklı” olarak duyurduğu su kesintileri ve sonrasında İSKİ’nin tankerleri ile bölge sakinlerine su dağıttığı görüntüler, hükûmetin tepkisiyle karşılanmış ve AKP İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak ”CHP’li İBB’den tarihi hizmet. Geçmişe yolculuk başladı, 1994 öncesi CHP İstanbul’una dönüş… (Fotoğraflar Şile, 5 Temmuz 2020) İstanbul’a bu kabusu yaşatan Başkan’a kısaca EkoFelaket diyoruz!” diye bir tweet atmıştı.

Bu tweet, eş zamanlı ya da birbirine çok yakın zaman aralıklarıyla binlerce kez retweet edilmişti. Hatta bu tweetin metni, noktasına virgülüne dokunmadan ve aynı görseller kullanılarak yüzlerce kullanıcı tarafından aynı şekilde yeniden tweet olarak atıldı. Şuradan bu tweetleri görebilirsiniz. Bir süre sonra bu tweetler, #EkoFelaket etiketiyle yazılmaya başladı.

AKP İstanbul İl Başkanı’nın Bayram Şenocak’ın o gün 13.09 – 15.39 arası RT ağı şöyle gözükmekteydi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na gönderme yapılarak su sorununa yönelik açılan #EkoFelaket etiketini Omnisici Tweet Map aracıyla izlediğimde, birçok tweetin Maraş, Trabzon, Hatay, Muğla, Diyarbakır gibi illerden atıldığını gördüm.

Teyit’in araştırmasına göre Şile’de çekilen fotoğraf uydurma değildi ve yeniydi. Bununla birlikte Şile’de yıllardır süren bir su sorunu vardı. Ayrıca geçmiş yıllarda Esenyurt gibi farklı ilçelerde yaşanan sorunların ardından buralarda da belediye, İSKİ tankerleriyle zaman zaman su dağıtımı yapmıştı.

Dezenformasyon, siyasetin susturma aracına dönüşüyor

Sonuçta, internet kullanıcılarının dikkatini manipüle ederek, komplo teorileri veya çarpıtmalarla yapay bir kamuoyu algısı oluşturmak, toplumsal hafızaya yönelik ciddi bir saldırı olmasından da öte, demokratik tartışma zeminini yok eden bir yaklaşım.

Dilan Karacan’ın 13 Haziran’da yaptığı söyleşide Akın Ünver, “Dezenformasyon yoluyla elde edilen kamuoyu ivmesi, karşı tarafı siyasi baskı altında tutmak için bir araç olarak kullanılıyor”demişti.

Haberleşme ve bilgi edinme süreçlerini dinamitleyen ve olayların sağlıklı bir şekilde tartışılmasının önüne geçen dezenformasyon kaynaklarının tespiti, sağlıklı bir medya ortamı ve nitelikli bir sosyal ağ kullanımı için zemin hazırlıyor. Şeytanlaştırma ve kara propaganda yöntemleriyle örülen kampanyalar, aslında çokça deneyimlediğimiz suni bir gündem çalışmasının küçük bir parçası.

Yukarıdaki örnekler ve tartışmalardan yola çıkarsak, erken seçim tartışmalarının olduğu bugünlerde, sosyal medyada siyasi amaçlı dezenformasyon çalışmalarına daha sık şahit olacağımızı tahmin edebiliriz. Bu durumun, kamuoyunun bilgiye dayalı sağlıklı bir tartışma yürütme ihtimalini zayıflattığı açık.