Gözetim Kapitalizmi / Yazılar · 27/02/2022

Gözetim Kapitalizmi 2: İnsan kendini metaya dönüştürürken


Gözetim Kapitalizmi serisinin ilk yazısında dijital derebeyliklerin oluşmasının tehlikelerinden bahsetmiştim. Teliflerin, patentlerin, ticari gizliliğin neredeyse dokunulamaz bir tabu hâline geldiği neoliberal piyasa ekonomileriyle yönetilen toplumlarda, teknolojik yeniliklerin ve inovasyonun olabilecek zararları herkes için görünür hâle geldiğinde, bunlar artık denetlenemeyecek kadar büyümüş olduğuna dikkati çekmiştim.

Kişisel verilerimiz üzerinden bizi birer metaya çeviren teknoloji devlerine beş kuruş para vermiyorken nasıl bu kadar büyümeyi başarıp her şeyde söz sahibi olmaya başladılar? Tüm bu arkasında devasa operasyonlar, son teknolojiler ve milyonlarca insanın emek gücü olduğu hizmetleri nasıl oluyorsa hiç cebimizden para çıkmadan edinebiliyoruz? Bu teknolojileri ve yazılımları geliştiren şirketler nasıl bu kadar büyük kârlar edebiliyorlar? Her geçen yıl pazar değeri olarak otomativ, enerji ve petrol şirketlerini sollamaya devam eden iletişim ve elektronik şirketlerinin sayısı artıyor. Ya da farklı sektörlerdeki şirketler yatırımlarını veri toplama ve bunları kullanma üzerine daha çok yapmaya başladı. En değerli markalar listelerini domine eden ve hep ilk 10’da olan Amazon, Apple, Microsoft, Meta (Facebook, Instagram, Whatsapp,  Alphabet (Google), Samsung, Huawei gibi teknoloji, medya ve e-pazarlama / e-ticaret şirketleri. Şimdi bu kadar uluslararası düzeyde ekonomiye sahip şirketlerin ürünlerini kullanırken sizin de dikkatinizi çekmesi gereken bir detay yok mu? Sadece sosyal medya uygulamalarını ele alalım. ABD merkezli medya ve halkla ilişkiler profesyonelleri için bir ağ olan Muck Rack firmasının sosyal medya şirketlerinden aldığı aylık aktif kullanıcı verileriyle ortaya çıkan ürkütücü bir tablo var.

Buna tabloya göre Facebook 2.6 Milyar (Meta ürünü), Youtube 2 Milyar (Google Ürünü), Whatsapp 2 Milyar (Meta ürünü), Instagram 1 Milyar (Meta ürünü), TikTok 1 Milyar, Massenger 1 Milyar (Meta ürünü), Linkedin 675 Milyon (Microsoft Ürünü), Twitter 386 Milyon aylık aktif kullanıcıya sahip. 2022 itibariyle bu platformların kullanıcıları daha da arttı kuşkusuz.

We Are Social ve Hootsuite şirketlerinin birlikte yayımladığı 2020 2. Çeyrek Dünya İnternet, Sosyal Medya ve Mobil Kullanım İstatistikleri raporunda dünya nüfusunun yaklaşık %60’ı internete ulaşabiliyorken %50’si yani 3.81 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Bununda yarısından fazlası Meta(eski adıyla Facebook) uygulamasını kullanırken bir o kadarını da Meta’nın diğer uygulamaları kullanmakta. Diğer şirketlerin uygulamalarının kullanıcı sayıları ortada. Buna Google ürünlerinini (Google Arama Motoru, Gmail, Google Meet, Google Dökümanlar vs.) ve Amazon’u da eklersek neredeyse tüm gündelik hayatımız bu şirketlerin avucunda.

Bu platformların hepsinde bir sürü içerik paylaşma formatı var. Her saniyede bu platformlara milyarlarca görsel, fotoğraf, video, hikâye paylaşılıyor ve yüz milyonlarca insan bunlara her cihazdan erişebiliyor, sesli ve görüntülü görüşme yapılıyor. Bunun yapılabilmesi için onlarca futbol sahası büyüklüğünde ‘sunucu tarlaları’, inanılmaz bir enerji tüketimi ve milyonlarca çalışan ve bu çalışanların organize edilmesi gerek. Belki de, dünya tarihinin tüm dijital ve teknolojik olanakların verdiği avantajla maliyet ne kadar düşse de en masraflı üretim ve tüketim süreçleri yaşanmakta. Tüm bunlara rağmen biz bu şirketlerin uygulamalarını ücretsiz kullandığımızı düşünüyoruz. Ama işin aslı öyle değil.

Elektronik, bilgisayar ve mobil cihazlarımızdaki sensör, kamera ve algoritmalarla tüm davranışlarımız izlenip bu davranışlarımız üzerinden analizler yapılabilmekte yıllardır. İzleme-dinleme faaliyetleri başka bir boyuta geçerken hepimiz dijital gözetimle tanışmış olduk. Bazen aklımızdan geçen sanki okunmuşcasına, sosyal medya platformlarında gezinirken önümüze ihtiyaçlarımız hakkında reklamlar düşüyor. Aslında tüm olası gündelik davranışlarımız, tercihlerimiz ve başımıza gelecekler isabetli olarak tahmin edilebiliyor artık. Reklamlar bu yüzden inanılmaz bir isabet oranıyla bizi etkileyebiliyor. Hatta büyük teknoloji devlerinin geliştirdiği uygulamalarda vakit geçirdikçe ciddi anlamda geleceğe yönelik öngörülerde isabet daha da artıyor. Çoğumuzun buna benzer tanıklıkları var. 

Sosyal medya uygulamalarının bilerek ya da bilmeyerek izin verdiğimiz izleme faaliyetlerinden sadece birisi pasif dinleme özelliği. Bu süreçte cihazlarımızın mikrofonları sürekli açık hâlde kalıyor. Bir bir çoğumuz için korkutucuyken bir çoğumuz için ise pek önemsemediğimiz ve alışılmış bir detaydan öteye gidemeyen bir durum. Sosyal medya platformlarının verilerimizi toplayıp kullanırken, onları cihazımıza yüklediğimiz sırada yazılımların kullanıcı sözleşmelerine okumadan verdiğimiz onaylarla, verilerimizi sonsuza kadar kullanmalarına izin vermeye devam ediyoruz. Bu şirketler bu verileri sadece uygulamaları daha da çıkarlarına yönelik geliştirmek için kullanmıyorlar, ayrıca defalarca ve defalarca kez reklam veren şirketlere satıyorlar. ‘Eğer reklamınızı doğru zamanda doğru kişiye ulaştırmak istiyorsanız bize güvenin’ diyerek verilerimiz üzerinden, geliştirdikleri algoritmalarla reklamveren şirketlere bizi pazarlıyorlar. Görüldüğü üzere sağlıklı beslenme üzerine sohbet ederken kullandığınız anahtar sözcükler üzerinden sizi dinleyen cihazınızdaki uygulama, sonrasında reklam verenin ürününü siz internette gezinirken gözünüzün içine sokacak şekilde de yerleştiriyor. Ayrıca arama motorlarında aradığımız kelimeler, okuduğumuz haberler veya herhangi okunabilir içerikler ve izlediğimiz videolar üzerinden nelerden kortuğumuzu ve nelerden hoşlandığımıza dair tüm veri setlerini sürekli şirketlere vermekteyiz. Kullandığımzı cihaz, işletim sistemi, internete girdiğimiz tarayıcı geçmişi, kamera, indirdiğimiz ve kullandığımız uygulamalarda biriken tüm veriler tasnif edildiği anda artık sizi kendinizden bile daha iyi tanımlayan birer profile dönüşüyor ve bu profillere uygun içerikler sürekli önünüze düşürülerek sizin daha o platformlarda kalmanız sağlanıyor.

Serimize gözetim kapitalizmiyle devlet aygıtının birleşmesi sonucunda toplumun dinamiklerinin nasıl hacklendiğine göz atarak devam edeceğiz.


BONUS

En son uygulamayı veya yazılımı indirirken, kullanıcı sözleşmesi ya da hizmet şartları olarak belirilen metinlere onay vermeden önce okumak için zaman ayırıyor musunuz? Ayırsaydınız ne okumak ne kadar sürecekti? Buraya tıklayarak görebilirsiniz.

Bu yazı ilk olarak Reportare‘de bu linkte yayımlanmıştır.